üniversite kursu ankara






anasının gözü deyimi


çok düzenci, çok dalavereci, çok açıkgöz, hileci, çıkarcı (kimse).









Son Sorgulanan Deyimler

Deyim

Anlamı

çok düzenci, çok dalavereci, çok açıkgöz, hileci, çıkarcı (kimse).

Çok çalıştın, Allah bunca çalışmanı, didinmeni değerlendirsin, onu boşa çıkarmasın, bu çalışmanın iyi sonucunu almanı dilerim anlamında kullanılır.

büyük bir çaresizlik içinde kalmak, çaresizlikten sıkılmak.

(1) çözümsüz kalarak yetersizliğini anlayıp direnmeyi bırakmak, acmdırıcı bir tavır içine girmek, örnek: Önümde boyun bükünce, acıdım. (2) (bir şey, birini) çaresiz bırakmak, güçsüzleştirmek. örnek: Babasının ölümü onun boynunu büktü. (3) bir durumu, bir işi ister istemez kabul etmek. örnek: Bize karşı boyun bükmek zorundadır. (4) (bitki) susuzluk, besinsizlik, hastalık gibi nedenlerle canlılığını, dikliğini yitirmek, örnek: Bir gün içinde çiçeğim boyun bükmüştü.

Karşılık vermek.

argo (1) (futbol ve benzeri oyunlarda) rakibe göre önemli bir gol, sayı üstünlüğü elde etmek. (2) yarışta, rakibi çok gerilerde bırakmak. (3) (rekabette) biri ötekinden çok üstün olmak.

 Birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup havaya kaldırmak.?Hep birlikte babalarını karga tulumba edip havuzun başına getirdiler.?

gerçeği söylemekten çekinmeyen, her şeyi açık açık söyleyen (kimse).

bir iş, bir şey için bir yere gidip gelmekten kaçınmamak. örnek: O ayağına üşenmez, isteneni alır gelirdi.

ka. kötü bir duruma, güç bir duruma düşmek.

"Araları bozulmak, bozuşmak" anlamında tehdit olarak kullanılır.

Hareketlerini düzeltmezsen külâhları değişiriz, ona göre!

Bektaşinin birisi züğürt kalmış. Hem yaz ayı hem hava çok sıcak. Orada burada gezmekten yorgun düşmüş, aç bi aç dolaşmaktan halsiz kalmış. Tam cami yanından geçerken öğle ezanı okunmaya başlamış. Cami avlusuna girip şadırvandan suyunu içmiş. Abdest alanları görünce de "Bari ben de abdest alayım. sonra da cemaatle birlikte namaz kılar, çıkışta da mendil açarım" diye düşünmüş.

O sırada bir Rum bakkal, şadırvanda terazisinin kefelerini yıkamaktaymış. O da bunaldığı için, külahını çıkarıp yanına koymuş. Bektaşî, abdest aldıktan sonra kendi külahı yerine Rum bakkalın külahını alıp başına geçirmiş. Namaz sırasında bütün cemaat, başında Rum külahıyla namaza gelen bizim Bektaşiye bakıp durmuş.

Namazdan sonra Bektaşî herkesten önce camiden çıkıp kapı önüne mendil açmış. Cemaattekiler "Bakın şu Ruma, Müslüman olmuş, hem de güzel güzel namazını kıldı." diyip keselerinde ne var ne yok Bektaşînin mendiline dökmüşler. Bu durum Bektaşînin çok hoşuna gitse de pek bi anlam verememiş. Tam mendiline sığmayan paraları külahına doldurmak için başındaki külahı çıkarınca bir de ne görsün, Külah onun külah değil. Kendi kendine "Durum şimdi anlaşıldı. Cemaat beni Rumdan dönme Müslüman zannetti. Mangırlar bu yüzden geldi, Demek ki bazen külahları değişmek gerekiyormuş" demiş.

(1) göz alıcı, çiğ, parlak pembe renk. (2) bu renkte olan. örnek: çingene pembesi bir bluz giymişti.

Tüm Hakları Saklıdır © 2008 - 2024

Sitemizin SEO çalışması Seo Uzmanı Zeze tarafından yapılmıştır.
anlaminedir.com bir nerededir.com sitesidir.